Van Hakkında Genel Bilgi

Nüfus: 1.070.113
Yüzölçümü: 2.092.700,00 km2
Rakım: 1.725,00 m
Telefon Kodu: 432
Van - Konumu
Boylam: 38,489334
Enlem: 43,406620

İKLİM
Doğu Anadolu'nun iklimi, şiddetli karasal olmasıyla dikkati çeker. Bu karakter, bölgenin merkezi boyunca, doğuya doğru gidildikçe, yani çevre denizlerin etki alanlarından uzaklaşıldıkça daha da belirginleşir. Bölgede kışlar özellikle çok uzun, şiddetli ve karlıdır. Buna karşılık yaz mevsimi çok kısa olmakla birlikte, bölgenin en kuzeyindeki yüksek platolarda bile oldukça sıcak geçer.Karasallığın en basit ifadesi olan en sıcak ve en soğuk ay ortalamaları arasındaki farklar: Türkiye'nin kıyı bölgelerinde 20°'yi aşmadığı halde, Doğu Anadolu Bölgesi'ne doğru gittikçe artarak kuzeydoğu kesiminde 30°'nin üzerine çıkar. Bu bakımdan Van Gölü çevresi, bölgenin diğer birçok kısmında rastlanılmayacak derecede düşük karasallık değerleri gösterir. Nitekim yıllık fark Bitlis'te 26°, Hakkari'de 28.5°, Ağrı'da 31° ve Muş'ta 32.5° olduğu halde Van Gölü çevresindeki istasyonlarda 25° civarındadır.Marmara Denizi'nin 1/3'ü büyüklüğündeki Van Gölü'nün, yakın çevresinin iklimine neler kazandırdığını anlamak için, gölün burada bulunmadığını düşünmek ve benzer özellikler gösteren yerlerle karşılaştırmak yeterlidir. Sıcaklık koşulları yönünden aşağı yukarı aynı özelliklere sahip olan Van Gölü kıyılarının tüm istasyonlarında yıllık sıcaklık ortalaması 9°, yılın en soğuk ayı olan ocak ortalaması -3.6°, temmuz ayı ortalaması ise 22° civarındadır. Oysa hemen hemen aynı enlemde ve daha batıda yer alan, üstelik Van Gölü çevresindeki istasyonlardan 400-500 m. daha alçakta bulunan Muş'ta ocak ayı ortalama sıcaklığı -7.7°'dir. Bu durumda Ocak ayının Muş'ta, Van Gölü çevresine göre bir kat daha soğuk geçtiği anlaşılmaktadır. Bu ayın ortalama sıcaklığı, Van'a göre 100 m. daha alçakta, ancak daha kuzeyde bulunan Ağrı'da ise -10.4°'dir. Mutlak sıcaklıklara bakıldığında bu durum da­ha da belirginleşir. Örneğin: Van Gölü'nün yerinde bir ovanın bulunduğu varsayıldığında, şu anda -20° ile -25°' civarında olan şimdiye kadar ölçülmüş en düşük sıcaklığın (mutlak minumum) -40°'lere kadar düşeceği rahatlıkla söylenebilir. Zira aynı değer Muş'ta -33°, Ağrı'da ise -45.6° olarak ölçülmüştür. Böylece, geç ısınıp geç soğuduğu ve bünyesinde daha fazla ısı depo edebileceği için kışın çevresine göre ılık kalan Van Gölü, bu mevsimde kıyısındaki sahaların sıcaklıklarının fazla düşmesini önlediği gibi, yazın da fazla yükselmesine engel olarak karasallığı bir dereceye kadar azaltmış olur. Ancak, tüm bu olumlu koşulların dar bir kıyı şeridiyle sınırlı olduğunu ve göl çevresindeki ovalardan ayrılır ayrılmaz iklim şartlarının tamamen değiştiğini unutmamak gerekir. Haziran sonlarına doğru göl çevresinde bulunan birisi, göl kıyısında suya girildiğini, yamaçlarda henüz yeşermiş otları, zirvede ise halen mevcut olan karları görerek üç farklı mevsimin çok dar bir mekân içerisinde, bir arada yaşandığını fark etmekte gecikmez. Süresi ve miktarı yıldan yıla değişen donlu günler, Van Gölü kıyılarında batıdan doğuya doğru hafifçe artar. Donlu gün sayısı, Bitlis il’ine bağlı Tatvan ve Ahlât ilçelerinde 110 gün civarında olduğu halde Van, Erciş ve Muradiye'de 130 güne çıkar. Ortalama olarak kasım başında görülmeye başlayan donlu günler, nisan başında son bulur. Ancak, bu ortalama tarihlerde yaklaşık bir aylık bir sapma meydana gelerek bazı yıllar ekim başında görülürken, bazı yıllar mayıs sonuna da sarkabilmektedir. Bu süre esnasında yaşamın çeşitli yönleri, özellikle tarım faaliyetleri kısıtlandığı gibi, erken ve geç olanlar, ürünlere büyük zararlar verebilmektedir. Sahada rüzgârlar, Van Gölü'nün uzanış doğrultusuna uymak zorunda kalır. Havzanın batısında batı yönlü rüzgârlar egemen olduğu halde, doğu kesimde ilkbahar ve yaz mevsiminde batı yönlü, sonbahar ve kış mevsiminde ise doğu yönlü rüzgârlar etkindir. Göl ile çevresindeki yüksek plato ve dağlar arasındaki termik zıtlıklar, basınç farklılıklarına yol açmak suretiyle, rüzgâr yönleri üzerinde de etken olmuşlardır. Farklı ısınma koşulları gündüzün gölden karalara, geceleyin de kara alanlarından göle doğru meltem rüzgârlarının doğmasını sağlamıştır. Sıcaklıktaki homojenliğe karşılık, yağış şartları yönünden havzada önemli farklılıklar görülür. Kutbi cephe boyunca batıdan doğuya doğru hareket eden gezici siklonlar (alçak basınç merkezleri) yöreye, Batı ve özellikle Güneydoğu Toroslar engelini aşan en önemli gedik olan Bitlis Vadisi boyunca güneybatıdan girerler. Bu nedenle havzada yağışlar, hava kütlelerinin nem bakımından fakirleşmesine bağlı olarak batıdan doğuya gidildiği oranda azalır. Nitekim Bitlis'te 1000, Tatvan'da 800, Ahlât’ta 600 mm.'ye yakın olan yıllık ortalama yağış, Adilcevaz'da 440, Erciş'te 490, Muradiye'de 450, Van'da 380 ve Özalp'ta 370 mm.'ye düşer. Van Gölü'nün doğu kıyıları, özellikle Van ve Gürpınar Ovalarıyla Özalp çevresi, tüm havzanın oldugu gibi, aynı zamanda Iğdır Ovası’yla birlikte Doğu Anadolu Bölgesi'nin de en az yağış alan sahaları arasında yer alır.Van Bölümü’nde Akdeniz ve Karasal yağış rejimleri arasında geçiş tipi bir yağış rejimi görülür. Yağışın en fazla olduğu mevsim ilkbahardır(%39). Bunu kış (%26,6) ve sonbahar (%27,2) izler. Yağışın en az ol­dugu mevsim ise yazdır. (%7.1) Yağışın büyük bir kısmının kışa yığıldığı, fakat yaz mevsiminin yok denecek kadar az yağış aldığı Akdeniz yağış rejiminden, en yağışlı mevsimin kıştan ilkbahara kaymasıyla ayrılır (karasal tesir). En az yağış alan mevsimin kışa rastladığı, en fazla yağışın ise yazın düştüğü ka­rasal rejimden ise, kışın en yağışlı ikinci mevsim olması ve yaz kuraklığıyla farklılaşır. Yağışlı geçen 85 günün 35'inde kar yağar. Kar yağışlarının görüldüğü devre kasım başından nisan sonuna kadar devam eder ve yağan kar 3 aya yakın yerde kalır.Van, yılın 120 günü açık, 200 günü bulutlu ve 45 günü ise kapalı gün özelliği ile Türkiye' nin en fazla güneş alan illerinden biridir. Tarihte Urartular’a başkentlik yapmış Van' ın, "Tuşba" adını alması, Tuşba'nın "Güneşi bol olan" anlamına gelmesindendir.

Bitki Örtüsü
Flora
Van Gölü civarı ve vâdiler zengin bitki örtüsüyle kaplıysa da, dağlar genel olarak ağaçsızdır. İl toprakları bir bozkır manzarası arz eder. İl topraklarının % 70’i çayır ve mer’alarla, % 23’ü ekili ve dikili alanlarla ve % 2’si orman ve fundalıklarla kaplıdır.
Fauna
Van Gölü havzasında yaşayan en önemli hayvan türlerinden birisi de İnci Kefalidir. Ayrıca sadece Van yöresinde yaşayabilen gözleri ayrı renklerde olan Van Kedisi bulunmaktadır.
Ekonomik Yapı
SANAYİ VE TİCARET
Van İlinin ekonomik yapısı genel olarak tarımsal faaliyetlere dayanmaktadır. Bunun yanında ticaret, turizm ve sanayi faaliyetleri de ekonomide önemli bir yer tutmaktadır. İl ekonomisinde sanayi; hammaddeyi yerinde işlemek, ihtiyaçları temin etmek ve istihdama olan katkılarından dolayı önemli bir işlev görmektedir. İlde sanayileşme hareketlerinin temel nedenleri arasında yukarıda belirtilen hususlar yer almaktadır. İlimizde ilk önemli sanayileşme hareketi; 1966 yılında temeli atılan ve 1969 yılında üretime başlayan Van Çimento Fabrikasının yapımı ile başlanmıştır. Bu sanayileşme hareketini; 1977 yılında üretime geçen Van Yün İpliği Sanayi, 1980 yılında üretime geçen Et ve Balık Kurumu Van Et Kombinası, 1981 yılında üretime geçen Sümer Holding A. Ş. Van deri ve Kundura Sanayi İşletmesi, 1988 yılında üretime geçen Van-Et Entegre Et Sanayi takip etmiştir. Ayrıca söz konusu dönemde İlde un ve yem fabrikaları, ağaç sanayi, plastik sanayi ile süt mamulleri işletmesi de faaliyete geçmiştir. İlimizde kurulan Organize Sanayi Bölgesi alanında inşa edilen sanayi tesisleri 1998 yılından itibaren üretime geçmeye başlamışlardır. İlimizde sanayileşmenin başlangıcından günümüze yer dağılımı incelendiğinde; Edremit İlçesinde bulunan Van Çimento Fabrikası, Erciş İlçesinde bulunan T. Şeker Fabrikaları A. Ş. Erciş Şeker Fabrikası ve Gürpınar İlçesinde bulunan Van; Et Entegre Et Sanayi tesisleri dışında kalan önemli sanayi tesislerinin tamamı Merkez İlçe sınırları içerisinde yer almaktadır. Önceleri İskele Caddesi ile Van-Edremit ve Van-Erciş Karayolları güzergahlarında yoğunlaşan sanayi tesisleri, son yıllarda Van-Erciş Karayolunun 13. kilometre civarında kurulan Van Organize Sanayi Bölgesinde inşa edilmeye başlanmıştır.
İLİMİZİN ARAZİ YAPISI VE TOPRAK SINIFLANDIRILMASI
Van Kapalı Havzası, Doğu Anadolu Bölgesinde Van Gölü çevresinde yer almaktadır. Havza coğrafi bakımdan 37° 55' - 39° 24' kuzey enlemleri ile 42° 05' - 44° 22' doğu boylamları arasında kalmaktadır. Yüzölçümü 19.405 km2 dir. Havzada tespit edilmiş 8 büyük toprak grubundan en yaygın olanları 26'lık oranı ile Kestane rengi ve 21,1 ile Kireçsiz kahverengi topraklardır. Onları 14,2 ile kahverengi topraklar izlenmektedir. Diğer büyük toprak grupları: Regosoller (5.1), Alüvyal topraklar  ( 4.3), Hidromorfik  Alüvyal topraklar (1.6). Kolüvyal topraklar ( 1.3) ve kireçsiz kahverengi orman toprakları ( 1.1 )'dır. Bunların dışındaki çıplak kayalık ve molozlar, ırmak taşkın yatakları, sazlık - bataklıklar ve kıyı kumulları havzanın 4,2 'sini oluşturmaktadır. Havzadaki arazilerin AKK sınıflarına dağılımı şöyledir:
I. sınıf 2.7,  II. Sınıf 7.7, III. sınıf 10.1, IV. sınıf 12.0, V. sınıf 1.1, VI. sınıf 1.1,  VII. sınıf 29.5 ve VIII. sınıf 4.2, Alüvyal toprakların 50.7'si I sınıfa ve 22.2'si II. sınıfa girmektedir. Kolüvyal toprakların ise 5,8’inin 1. sınıfta ve 31,2'sinin ise II. sınıfta olduğu görülmektedir. TTH etütleri sırasında havzadaki toprakların sadece 10,9’unda hiç veya çok az erozyon görülmüştür. Bunlar genellikle Alüvyal veya Koltivyal topraklardır. Toprakların su erozyonundan 23,7’sinin orta, 40.l'inin şiddetli veya çok şiddetli etkilenmiş olduğu belirlenmiştir. Havzada çok derin, derin ve orta derin topraklar 29 sığ topraklar 28'lik ve çok sığlar 17,7’lik bir alan kaplamaktadır. Toprak eğim gruplarının havza yüzölçümüne göre oranları şöyledir: Düz - düze yakın 6.3, hafif 6.9, orta 13.6, dik 18,8, çok dik 17.3 ve sarp - çok sarp 9.8. Havzada toprakların bir kısmı taşlılık arz etmektedir. Bunların havzaya oranı 30.l'dir. Ayrıca, 73.000 ha kadar çıplak kayalık bulunmaktadır. Havzadaki Alüvyal toprakların çökek topografyalı olanları ile Hidromorfik topraklar, yağış veya yüksek arazilerden gelen yüzey suları yahut yüksek taban suyu etkisi uzun süre yaş kalmaktadır. Bunlar havzanın 4,0’ünü (72.200 ha) oluşturmaktadır ve bir kısmı yetersiz (1,9). bir kısmı da (2.1) bozuk drenajlıdır. Havzada bazı arazilerin oranda sodalı (Na2CO3) olması, çökek kısımlarda tuz ve alkali birikmesine yol açmıştır. Bozuk drenajlı Alüvyal ve Hidromorfik toprakların yaklaşık 48.400 hektarı tuzlu ve sodiktir. Bunların dağılımı şöyledir: Hafif tuzlu 18.050 ha. hafif tuzlu - sodik 18.170 ha, tuzlu 3.775 ha ve tuzlu - sodik 10.390 ha. Çoğunlukla Van Gölü'nün kuzeyinde tuzdan etkilenmiş 27.000 ha'dan fazla Alüvyal toprak bulunmaktadır. Buraları çayırlıktır.
Arazi Sınıfları ve Kullanım:
Van ili'nde arazi kullanma kabiliyeti sınıfları dağılımı şöyledir: I. sınıf 2 (41.000 ha), II. sınıf 5,5 (117.500 ha), III. sınıf 9 (195.000 ha), IV. sınıf 10,5 (219.500 ha), V. sınıf 0,6 (12.000 ha), VI. sınıf 10 (217.500 ha), VII, sınıf 48.5 (1.020. 000 ha) ve VIII. sınıf 4 (83.000 ha). I. sınıfın 68'i, II. sınıfın 81'i, III. sınıfın 75' i, IV. sınıfın 51.5'i, V. sınıfın 11'i. VI. sınıfın 8'i ve VII, sınıfın 0.3'ü tarımda kullanılmaktadır. 1., II. ve V. sınıf arazilerin geriye kalanı çoğunlukla çayır, III. ve IV. sınıflarınki meradır. VI. sınıfın 91.5' i ve VII. sınıfı 95' i meradır.
İLİMİZİN TARIM SEKTÖRÜNDEKİ MEVCUT DURUMU(TARIMSAL İSTATİSTİKLER)TARIMSAL DURUMARAZİ ve HAYVAN VARLIĞI1-
ARAZİ VARLIĞI'nın yüzölçümü 19.299 Km².'dir. İlin toplam yüzölçümü (Göller Dâhil) 21.003 Km² olup, arazi dağılımı aşağıdaki gibidir.
YERALTI KAYNAKLARI
Van İli Yeraltı Kaynakları Van ilimiz yeraltı zenginlikleri açısından, bilhassa Endüstriyel ve Jeotermal Kaynakları yönünden önem arz etmektedir. Türkiye dünyada rekabet gücü yüksek olan 10 çeşit yeraltı kaynağı sayesinde 10 ncu sırada yer alırken; ilimizde ekonomik ölçekte bu madenlerimizden iki adedi (pomza+mermer) oldukça geniş bir yayılım ve rezerv arz etmektedirler. Ayrıca ilimiz Enerji Hammaddeleri açısından da küçümsenemeyecek oranlarda bir potansiyele sahiptir. Türkiye cevherleşme potansiyeli açısından oldukça ilginç bir jeolojiye sahiptir. Umut vaad eden bu jeolojik yapıya rağmen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tam anlamıyla arandığını söylemek mümkün değildir.
Kısaca bilgi vermek gerekirse; İlimizin yeraltı kaynakları açısından ilk sırada yer alan kaynağı Endüstriyel Hammaddelerden pomza gelmektedir. Pomza volkanik bir kayaçtır. Bazik ve asidik pomza olmak üzere iki türde oluşur. En çok kullanılan türü asidik pomzadır. Türkiye’ de görünür+muhtemel pomza rezervleri (iyi kalitede olanlar) 2.839.557.085 m3 civarındadır. Bu rezervlerin % 45?den fazlası Doğu Anadolu?da olmak üzere (Van-Ağrı-Kars 1.270.000.000 m3) diğer rezervlerin de  büyük bölümü İç Anadolu da (Nevşehir-Kayseri)’dır. 2001 yılı ihracatımız 50.000.000 USD olarak gerçekleşmiştir. Doğu Anadolu’da ki rezervler 1-9 mt. oranında bir toprak örtü ile görüldüğünden daha ekonomik bir işletme maliyetine sahiptirler. Pomza % 70’ten fazlası İnşaat sektörü olmak üzere; ana başlık olarak: Tarım, kimya, metal, plastik, cam, mobilya, elektrik ve tekstil sektörlerinde kullanılmaktadır. İlimizin yeraltı kaynakları açısından ikinci sırada yer alan önemli kaynağımız Mermer gurubu oluşumlarımızdır. Grup ürün bazında mermer olarak tanımladığımız kristalize kireçtaşı, kalker, traverten, oniks, konglomera, granit, siyenit, diyorit v.s. gibi tipleri içermektedir. Ülkemizin gelecek açısından en önemli mermer yatakları (bölge olarak) ilk sırada Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ikinci sırada Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır. Bu büyük oranlı rezervler rağmen üretim yüzdeleri çok düşük düzeylerde kalmaktadır. İşletilebilir rezervler (Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu hariç) 9.500.000.000 m3 dolayındadır. Atık sorunu olmadığından; hızla gelişmeye müsait bir kaynak olarak önem arz etmektedir. 2001 yılı verilerine göre 500'den fazla Ocak, 800’ün üzerinde fabrika ve 1000 dolayında atölye faaliyet göstermekte, istihdam ise toplam 160.000 kişiyi geçmektedir. İlimizin yeraltı kaynakları açısından üçüncü sırada yer alan önemli kaynağımızdan; Enerji Hammaddelerinden Jeotermal Enerji alanlarımızdır. İlimizin belli başlı Jeotermal Enerji kaynaklarının bulunduğu alanlar; başta Zilan Vadisi (Erciş) olmak üzere, Saray, Çaldıran, Muradiye ve Başkale ilçelerindeki alanlardır. Genel olarak sıcaklıkları 80-105 ºC arasında değişmektedir. Bölgemizdeki bu varlıklarımıza rağmen ekonomiye dönüştürme performansımızın yok denecek düzeyde olduğu gözlenmektedir.

Van İlçeleri

Saray: 23 köyü vardır. İl Merkezine uzaklığı 75 km olup Ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır. Yüz ölçümü 45 km² dir. 2013 verilerine göre nüfusu 22.793 dür.

Çatak: 27 köyü vardır. Yüzölçümü 1.858 km² olup, 2013 verilerine göre nüfusu 23.440 dir. Ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır. İl Merkezine uzaklığı 83 km dir.

Muradiye: 36 köyü vardır. Nüfusu 2013 verilerine göre 51.340 dır. İl merkezine uzaklığı 85 km olup, ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır. Yüz ölçümü 1.049 km² dir.

Gevaş: 34 köyü vardır. İl Merkezine uzaklığı 40 km dir. 2013 verilerine göre nüfusu 29.655 dir. Ulaşım İlçe minibüsleri ve belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır. Yüz ölçümü 968 km² dir.

Erciş: 79 köyü vardır. Yüzölçümü 1.876 km² olup, 2013 verilerine göre nüfusu 170.124 dir. Ulaşım ilçe minibüsleri ile yapılmaktadır. İl Merkezine uzaklığı 105 km dir.

Başkale: 61 köyü vardır. Yüz ölçümü 2.731 km² olup, 2013 verilerine göre nüfusu 58.963 dür. İl Merkezine uzaklığı 115 km dir. Ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır.

Özalp: 52 köyü vardır. İl merkezine uzaklığı 60 km dir. UIlaşım ilçe minibüsleri ile yapılmaktadır. Yüzölçünü 2380 km karedir.

Çaldıran: 65 köyü vardır. İl Merkezine uzaklığı 110 km dir. 2013 verilerine göre nüfusu 66.624 dür. Ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır. Yüz ölçümü 1.587 km² dir.

Bahçesaray: 16 köyü vardır. İl merkezine uzaklığı 110 km dir. 2013 verilerine göre nüfusu 16.819 dur. Yüz ölçümü 490 km² dir. Ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır.

Edremit: 10 köyü vardır. İl Merkezine uzaklığı 18 km dir. 2013 verilerine göre nüfusu 105.506 dir. Yüz ölçümü 270 km² dir. Ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır.

Gürpınar: 64 köyü vardır. Yüzölçümü 4.063 km2 olup, Nüfusu 2013 verilerine göre 38.811 dir. Yüzölçümü bakımından ilin en büyük ilçesidir. Ulaşım ilçe minibüsleri ile sağlanmaktadır.

Van Ulaşımı

Demiryolu: Van’da bulunan Van Tren Garı kent merkezine yaklaşık 5 km uzaklıktadır. Doğuda İran'dan başlayan İstanbul'a kadar gidiş geliş yapan tren seferleri mevcuttur. Tren yolu ile yük ve yolcu taşımacılığı yapılmaktadır.
Adres: Van Tren Garı İstasyon Mahallesi Özalp yolu üzeri 5. km VAN
Telefon: 223 13 80 / 336

Havayolu: Van’da şehirlerarası uçak seferleri Van Ferit Melen Hava Alanından yapılmaktadır. Hava alanı uluslar arası uçuşa açık değildir. Şehir merkezine uzaklığı 7,5 km dir. Hava alanına ulaşım şehir merkezinden her 30 dakikada bir giden halk otobüsü mevcut olup, şehir içinden taksiler ile de ulaşım sağlanmaktadır.
Uçuş Yapılan iller: Ankara İstanbul Antalya İzmir
Adres: Emin Paşa Mahallesi İpek yolu üzeri 7. km VAN
Telefon: (0432)- 227 00 07
Web: http://www.van.dhmi.gov.tr/

Karayolu: Van’dan Gürpınar-Başkale Yüksekova ve Hakkâri ile irtibat sağlayan, aynı zamanda Yüksekova üzerinden İran ile devlet karayolu mevcuttur. Otobüs terminali kent merkezine yaklaşık 4km uzaklıktadır. Otobüs terminaline ulaşım kent merkezinden minibüs ile sağlanmaktadır. Van Ankara arası mesafe 1340 km dir. Van İstanbul Arası 1671 km dir. Otobüs terminalinden şehirlerarası her gün seyahat yapılabilmektedir.
Terminal iletişim bilgileri:
Adres: İstasyon Mahallesi Van Erciş Yolu Üzeri 4. km. VAN
Telefon : (432) 214 2421

Van Yeryüzü Şekilleri ve Bilgileri
ERCİŞ OVASI, ILICA (ZİLAN) ÇAYI DELİÇAY : [Ada] , Yüzölçümü 150 km2 olan bu ova, Van Gölü' nün kuzeyinde yer almaktadır.

GÜRPINAR OVASI : [Ova] , Başkale, Özalp ve Saray sınırları arasında D950 Hakkari Karayolu civarında olan geniş ovadır.

HOŞAP VADİSİ VE OVASI : [Ada] , Hoşap Vadisi, Gürpınar ilçesinin Güzelsu (Hoşap) beldesi merkezi yakınında Hoşap Ovası' na açılır.

BENDİMAHİ ÇAYI VE MURADİYE OVASI : [Ada] , Van iline bağlı bir ilçe. Yüz ölçümü 2.447 kilometrekare, nüfusu 31.586 dır. Yüzeyi yükseltisi 3.000 metreyi bulan dağlardan, derin vadilerden ve yer yer ovalık alanlardan ibarettir.

ÇALDIRAN OVASI : [Ova] , Yavuz Sultan Selim'in 23 Ağustos 1514 yılında Çaldıran ovasında Safevi hükümdarı Şah İsmail'i bir meydan muharebesi ile mağlup ettiği ovadır.

MEMEDİK VADİSİ : [Vadi] , Memedik vadisi batıda Erçek Düzü’ ne açılan oldukça dar bir vadidir.

KARASU VADİSİ : [Vadi] , Karasu Havzası, geniş bir dağlık bölüm şeklinde, güneybatı yönünde uzanır.

DORUTAY OVASI : [Ova] , Van iline 90 km, Özalp ilçesine 30 km uzaklıktadır.

VAN OVASI : [Ova] , Van ilinin kurulduğu yerde olup, Van Gölü' nün doğusunda 150 km karelik bir alanı kaplamaktadır.

VAN TARİHİ
VAN İSMİNİN MENŞEİ
Van isminin nereden geldiği ve kaynağı konusu henüz tam olarak açıklığa kavuşmamış olmasına rağmen konuyla ilgili bazı önemli görüşler şöyledir: Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Büyük İskender’in, Van Kalesi'ndeki Vank adli bir mabedin adini şehre verdiğini belirtmektedir. Başka bir rivayete göre, Van pek eski bir şehir olup, M.Ö. 1900'lerde Asur Melikesi Mesture Sah Meryem (Semiramis) adına izafeten Sahmerimekerd seklinde adlandırılmıştır. Daha sonra Küyanyâ’nin son devrinde Van adındaki valinin şehri genişletip güzelleştirmesi nedeniyle bu idareciden itibaren şehir Van olarak anılmıştır. Van adinin kaynağı konusunda akla en yatkın ve bilimsel görüş Urartuca Biane veya Viane'den çıkmış olduğudur. Tarihi kaynakların bütününde, Urartular kendilerine Bianili demişlerdir. Urartular'ın yükselme devrinde Biate adi altında birçok şehir ve insan topluluğu Van bölgesine toplanmıştır. URARTURLAR ÖNCESİ VAN Van bölgesinde en eski medeniyet M.Ö. 4000 yıllarına kadar gitmektedir. Van Kalesi'nin 6 km güneyinde bulunan Tilki tepe ve Van Gölü'nün kuzeyindeki Ernis Mezarlıklarında yapılan kazılarda Kalkolitik, Bronz ve Demir devrine ait kültürel buluntulara rastlanmıştır. M.Ö. 4000 yıllarından itibaren Doğu Anadolu Bölgesi'ne Kafkasya üzerinden Hurri menseli kavimlerin büyük kafileler halinde göç ettikleri görülür. Hurrilerin, M.Ö. 2000'lerden itibaren Van Gölü'nden başlayarak Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın Karadeniz'e döküldüğü yerlere kadar uzanan bir bölgeye hâkim oldukları görülür. M.Ö. XIII. yüzyılda Hurri Mitani siyasi teşekkülün merkezi otoritesi zayıflamış ve beyliklere bölünmüştür. Asur Kralları bu küçük beylikleri hâkimiyetleri altına almaya çalışmış ve bu sırada Van Gölü çevresinden Bati İran’a kadar olan bölgeye hâkim olabilmek için, Nairi ve Ur(u)atri / Urartu ülkeleri ile Asurlular arasında mücadeleler başlamıştır. Urartular ve Asurluların mücadelesi M.Ö. IX. yüzyılın ortalarına kadar sürmüş, Asurlular bu dağlık ve zor arazi şartlarına sahip bölgeyi egemenlik altında tutamamış ve nihayetinde Urartu Kralı I. Sardur (M.Ö.841-836) Urartu Devletini kurmuştur. Kurulan bu devletin başşehri Tuşpa (Van) olmuştur.
URARTULAR DÖNEMI VAN
I.Sardur, Van Gölü'nün doğu kıyısında başşehir Tuşpa'nın özünü teşkil eden Van Kalesini kurmuştur. Kalenin güney kısmındaki Sardur Burcu’nun duvarındaki tas bloklar üzerindeki kuruluş kitabeleri, Urartu tarihinin bilinen ilk yazılı kaynaklarıdır. Urartu döneminde Van Kalesi'nin imarı geniş ölçüde tamamlanmış ve kalenin tamamlanması Kral Ispuini (M.Ö. 764-735) zamanında olmuştur. Urartuların Van'daki egemenliklerinin M.Ö. VI. yüzyılın baslarına kadar sürdüğü ve M.Ö. 609 tarihinden hemen sonra Urartu ülkesini Iskitler'in ele geçirdiği arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır.
URARTU SONRASI VAN
Urartu bölgesine sırayla İskitler, Medler ve Persler egemen olmuşlardır. Medler’le Lidyalılar’ın mücadelesi sırasında Ermenilerin küçük gruplar halinde bölgeye sızdıkları görülür. Persler zamanında Van bölgesine uzun bir müddet Halde denilmiştir. Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu zapt etmesiyle ve M.Ö. 323'te İskender’in ölümünden sonra bölge, İskender’in generallerinden Selevkius'un idaresine geçmiştir. M.Ö. 66'da Van Romalılar’ın eline geçmiş, M.S. 200 yıllarına kadar Partlar ve Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. M.S. II. yüzyıldan VII. yüzyıla kadar bölge, Sasani idaresinde kalmış ve 625 yılında bölgeye Hazar Türkleri gelmiştir. Hazarlar ve İslam orduları arasındaki mücadeleler de Hazarlar’in Müslüman olmasıyla sona ermiştir. VII. y.y.’in sonlarından itibaren Van ve çevresi Ermenilerin hâkimiyetine geçmiştir. Daha sonra Abbasiler Van Gölü çevresini “Ermeniye” adıyla eyalet valiliği seklinde idare etmiş, vali olarak da bölgede yasayan Ermeni prenslerini atamışlardır. Abbasi halifesi Muktedir tarafından Van Gölü’nün güneydoğusundaki Vaspurakan bölgesinde yasayan Ardzruni prensi Gagik’e 908 yılında krallık unvanı verilerek, taç giydirilmiştir. Vatsan adıyla Gevaş’ı merkez edinen Vaspurakan prensliği, iç islerinde serbest, diş islerinde Abbasilere bağlı kalmıştır. X.y.y. sonlarında Van ve yöresine tekrar Bizans İmparatorluğu hâkim olmuş ve Ermeni prenslikleri Bizans’ın egemenliğine girmişlerdir. 1018 yılından itibaren Selçuklu akınları başlayınca, son Vaspurakan kralı Senelerim Bizans İmparatoru II. Basil ile anlaşarak Van ve çevresini 1021 tarihinde Bizans’a terk etmiştir. II. Basil, Senekerim’e Magistros (Müsteşar) unvanı vererek yaklaşık 40.000 kişi ile Sivas havalisine yerleştirmiş, böylece Van ve çevresinde 113 yıl hüküm süren Vaspurakan Ermeni krallığı sona ermiştir.
TÜRK HÂKİMİYETİNİN BAŞLAMASI
Çağrı Bey'in bölgeye ilk akınlarından sonra 1042-1043 yıllarında Ebulheyca Hezbâni yönetiminde olan ve Urmiye'de bulunan Türkmenlerin, Van Gölü havzasına akınlar yaparak Bizans generali Hacik'in kuvvetlerini mağlup ettiğini ve Hacik'in de bu çarpışmalar sırasında öldüğünü görmekteyiz. 1045 yılında Tuğrul Bey'in emirleri doğrultusunda Mardin ve Diyarbakır bölgesindeki Türkmen beylerinden Oğuzoğlu Mansur, Göktaş, Anasıoğlu, Boğu gibi beyler Van Gölü bölgesindeki Bizans kuvvetlerini yenilgiye uğratmışlardır. Sultan Tuğrul 1045 yılında bizzat komuta ettiği ordusuyla Muradiye (Bergiri) ve Erciş’i fethetmiştir. 1064 yılında Sultan Alpaslan’ın oğlu Melikşah tarafından Van’ın etrafındaki birçok kale ve şehir fethedilmiştir. Sultan Alpaslan fethedilen bölgenin yönetimini, sefere katılan vasal emirlere bırakmıştır. Van böylelikle Nahçivan Emiri Sakaroğlu Ebu Dülef yönetimine geçmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra ise Türkler’in Anadolu'daki ve bölgedeki egemenlikleri tam olarak sağlanmıştır. Selçuklu Sultani Muhammed Tapar, 1100 yılında Diyarbakır Mervanileri emirlerinin elinde bulunan Ahlât ve yöresini, halkın da isteği ile Selçuklu emirlerinden Sökmen'e vermiş ve 1100 yılından itibaren tarihte Sökmenliler veya Ahlatsahlar adıyla anılacak bu beylik, Malazgirt, Ahlat, Erciş, Adilcevaz, Eleşkirt, Van, Tatvan, Silvan, Muş il ve ilçelerini içine alan bu bölgede hâkimiyet kurmuşlardır.
OSMANLILAR
1534-35 yıllarında gerçekleştirilen Iran Seferi sırasında Bağdat, Tebriz ve Van gibi önemli merkezler Osmanlı idaresine girmiştir. Ancak Osmanlı Devleti'nin Macar Kralı Ferdinand ile başlayan mücadelesi nedeniyle kuvvetlerin Rumeli'ye kaydırılması sonucu, fethedilen yerlerden bazıları tekrar Safevi'lerin idaresine geçmiştir. Kanuni Sultan Süleyman idaresindeki Osmanlı ordusu 29 Mart 1548 tarihinde İstanbul’dan hareket ederek Iran üzerine yürümüştür. Erzurum üzerinden Adilcevaz'a varıldığında Ulama Pasa ve Karaman Beylerbeyi Piri Pasa Van Kalesi'ni kuşatmak üzere oraya görevlendirilmişlerdir. 15 Ağustos 1548'de padişahın otağı Van Ovası’na kurulmuş ve Sadrazam Rüstem Paşa’ya Van Kaç¬Leşi’nin fethine başlaması buyruğu verilmiştir. 25 Ağustos 1548 tarihinde Van Kalesi bir daha da el değiştirmemek üzere Osmanlı egemenliğine girmiştir. Van Kalesi'nin fethinden sonra bölgenin beylerbeyliği, Anadolu Defterdarı İskender Paşa’ya veril¬mistir. Bu arada Vastan (Gevaş), Erciş, Adilcevaz ve Ahlât da tekrar Osmanlıların eline geçmiştir.
OSMANLI DÖNEMINDE IDARI YAPI
Osmanlı taşra teşkilatında eyaletleri sancaklardan, sancakları kazalardan, kazaları nahiye ve köylerden meydana gelmekteydi. Fethini müteakip Osmanlı idaresine dâhil edilen Van, "Eyalet" statüsü kazanmış olup 1568-1574 yıllarında liva tabir edilen 12 sancağa sahip olmuştur. Bunlar, Van (Pasa Sancağı), Adilcevaz, Bitlis, Muş, Bargiri, Erciş, Kârgâr, Keşan, Ispayrid, Agakis, Nisf-i Şirvî, Vadi-i Beni Kotur'dur. Iran sınırında olması bakımından hem ordunun hareket noktası hem de önemli merkez olan Van’ın idari yapısı bu savaşlar sebebiyle sık sık değişikliğe uğramış, fethedilen yerlerin bir kısmı buraya dâhil edilmiştir. Nitekim daha önce 12 olan sancak sayısı, 1578-1588'de 27'ye yükselmiştir. Bu tarihte Van eyaletine bağlı yeni sancaklar şunlardır: Nizan, Somay, Markavar, Hakkari, Müküs, Rumi, Albak, Selamas, Hoy-i Küçük, Ustûn, Tarûn, Zenüs, Bayezid, Gügercinlik ve Kale-i Pesk'dir. Van Eyaleti'nin idari yapısındaki değişikliler 17. asırda da devam etmiştir. 1609 tarihli Ayn-i Ali Efendi'nin eserinde, Van’ın sancak sayısı 13 olarak gösterilmektedir. Bu sancaklar: Van (Pasa Sancağı), Adilcevaz, Erciş, Muş, Bargiri, Kargar, Müküs, Kesani, Ispayrid, Agakis, Kotur, Kale-i Beyazid, Berdi ve Ovacık’tır. Daha önce sancak olan Bitlis, bu tarihte hükümet olarak kaydedilmiştir. 1632, 1641 yıllarında bu sancaklara Kiriki, Sirvi, Kesab, Şitak, Albak eklenirken Muş, Ağakis, Bayezid, Berdi ve Ovacık çıkarılmıştır. Bitlis'in hükümet olarak adlandırılan idari yapısı devam ederken Iyzan, Hakkâri ve Mahmudi de hükümet statüsüne geçmiştir. Van Eyaleti'nde sancak olarak geçmekle beraber "Yurtluk - Ocaklık" olarak adlandırılan, fetih esnasında bazı ümeraya ve aşiret beylerine hizmet ve itaatleri mukabilinde verilen yerleri de vardır. Nitekim 1631 - 1632'de Van Eyaleti'nde sancak olarak isimlendirilen 9 Ocaklık kayıtlıdır. Hudutları, doğuda Tebriz, batıda Diyarbakır Eyaleti, kuzeyde Çildir ve Kars Eyaletleri ile güneyde Sultaniye olan Van Eyaleti'nin Pasa Sancağı Van şehri olup, beylerbeyi burada oturmaktaydı. Van Beylerbeyi’nin vazifeleri arasında şunlar bulunmaktadır. Serhaddı korumak, Iran ahvali hakkında haber toplayıp İstanbul’a bildirmek, İran’dan gelecek elçileri karşılayıp koruma altında İstanbul’a göndermek veya gerekli görüldüğünde elçiyi Van'da alıkoymak, İran’a silah, bakır, kurşun ve gümüş gitmesine müsaade etmemek, lüzumu halinde Iran içlerine akınlarda bulunup tahrip etmek, sınıra yakın İran kalelerinin Osmanlı Devleti’ne geçmesi için gayret sarf etmektir. 16. ve 17. asırlarda Van şehrinin fiziki yapısı hakkında; şehrin, Van Kalesi'nin güney eteğindeki düzlükte kurulmuş olduğu ve etrafında surların bulunduğu söylenebilir. Bu surların kapıları doğuda Tebriz Kapısı, güneyde İskele Kapısı ve batıda Yalı Kapısı’dır. Yeri, göle yakinliği ve kuzey tarafının kapalı olması dolayısıyla iskâna pek elverişlidir. Şehrin etrafı bağlık olup, bilhassa 17. asırda sık sık Safevi akınlarından zarara uğramıştır. 16. Asrin sonlarına doğru şehrin fiziki yapısında Van Gölü'ne doğru bir gelişme görülmektedir. Nitekim 1581 tarihinde Van Beylerbeyi ve kadısına gönderilen bir hükümde, şehrin ahaliye ve muhafaza hizmetinde olanlara kifayet edecek büyüklükte olmadığından şehre iskele tarafından 1600 zira ilave olunmasına izin verilmiştir.
OSMANLI DÖNEMINDE IKTISADI DURUM
16. ve 17. Asırlarda şehir iktisadi hayatını ortaya koyan kaynaklar kısıtlıdır. Mevcut kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere göre iktisadi hayatin önemli unsurunu toprağa bağlı üretim oluşturur. Buğday, arpa gibi zirai üretim yanında bağ-bahçe ziraatı de yapılmaktadır. 17.asırda bağlarda kullanılan suyun vergisi olan mîrâbâ (su ösrü) 26000 akçadır. Van'da yer altı madeni olarak demir ve kükürt madeni bulunmaktadır. Ancak kükürt madeni 16. Asırda kapanmış olup 1577'de Van Beylerbeyi’ne gönderilen bir hükümde, madenin açılıp isletilmesinin mümkün olup olmadığının bildirilmesi istenmektedir. Yine bu dönemde Van'a bağlı Kâricgân, Gâvar ve Hoy nahiyelerinde demir madeninin bulunduğu, fakat istenilen şekilde isletilmediği bilinmektedir 17. Asrin baslarına ait olduğunu tahmin ettiğimiz bir arşiv kaydına göre küçük sanayi kuruluşlarından olan, dokumanın mevcudiyetine delalet eden boyahanenin senelik vergi hasılı 5000 akça, mum yapılan yer olan Şem hanenin senelik vergi hasılı 4000 akça, bozahanenin vergi hasılı ise 5000 akçadır. 18. ve 19. yüzyıllarda Van bölgesi tarihi, devletin gerileme dönemine tesadüf etmesi bakımından karmaşık bir durum göstermektedir. Bu karışık durum ve Osmanlı İmparatorluğu’nda genel seferberlik nedeniyle Van'da meydana gelen olaylar ve Van’ın siyasal, sosyal, ekonomik durumu, çok önemli olayların meydana gelmesine yol açmıştır. Özet olarak, Van tarihi açısından önemli görülenlerini özetleyecek olursak 17. yüzyılda kendisini hissettirmeye başlayan çöküş, sadece hükümranlık araçlarını değil, bütün imparatorluk yüzeyinde bürokratik ve dini müesseselerin hepsini etkilemiştir.
OSMANLI DÖNEMINDE NÜFUS VE ASKERI DURUM
Van’ın nüfusu hakkında arşiv kaynaklarının eksik olması sebebiyle, tam bir bilgiye sahip olmamakla beraber 17.yy baslarında Van şehrinin toplam nüfusunun 35.000-45.000 civarında olduğu ve bu nüfusun %70’inin Müslümanlardan oluştuğu tespit edilmiştir. Mezralarda ve sancağa bağlı merkezlerde yasayan nüfus da hesaba katılırsa bu rakamın 110.000-127.000 civarında olduğu tahmini olarak ortaya çıkar. Şehrin fiziki yapısının en önemli kısmını teşkil eden, zaruret halinde şehrin sakinlerine sığınak vazifesi gören Van Kalesi'nin doğudan batıya uzunluğu 1800 m, kuzeyden güneye genişliği 120 m, göl seviyesinden yüksekliği 80 m dır. Dört bedenle çevrili kalenin 1. ve 2. Bedenleri Akkoyunlu ve Osmanlı devirlerine aittir. Osmanlı-Safevi savaşlarında önemli bir askeri üs olan Van Kalesi'ne, sulh bozulduğunda Safevi askerlerinin ilk saldıracağı yerler arasında bulunması sebebi ile Osmanlılar tarafından büyük önem verilmiştir. Nitekim Kalede bulunan mağaralara askeri malzeme ve zahire doldurulmuş olup Divan-i Humayun'dan Van beylerbeyliğine gönderilen hükümlerde Kalede bulunan silahların temiz tutulup çürümesinin önlenmesi, zahireyi bozulmaya bırakmayıp ahali ile değiştirilmesi emredilmiştir. Kalenin fethini müteakip burçlara ve bir kısım mağaralara açılan deliklere çok sayıda Balyemez Toplar yerleştirilmiştir. Van Kalesi fethedildiğinde kalenin üç hisarı topraktan olduğu için acele olarak tamir görmüş, ayni yerin 1515'de tas ve topraktan yapılmasına teşebbüs edilmiş ise de başarılı olunmamıştır, Kale tamirinin, Van Eyaleti sancak ve hükümet beyleri tarafın¬dan yapılması, devlet hazinesinden ve halktan hiç bir şey alınmaması usuldür. Nitekim Kalenin bazı kısımları 1568, 1572, 1582, ve 1660/1661'de Van Beylerbeyi’nin nezareti altında, sancak ve aşiret beylerine tamir ettirilmiştir. Ancak, Osmanlı-Safevi savaşları sebebiyle sancak beylerinin kale tamiri yapamamaları üzerine, bu isi devlet üstlenmiş ise de bu usul 1774 yılına kadar devam etmiş, bu tarihte gönderilen bir hükümle, tamirin eskiden olduğu gibi Van Eyaleti sancak beylerinin kamu halkına ve ona tabi olanlara yaptırılması emredilmiştir. Osmanlı şehirlerinde kaleler çok yönlü görevler yaparlardı. Van Kalesi, şehri, şehir halkını ve sefer için gerekli malzemenin muhafazası yanında, suç isleyenler için bir çeşit hapishane vazifesi görürdü. Nitekim Nisan 1568'de Tebriz'den gelip Van pazarında Hz. Muhammed'e küfrettiği sabit olan Şükrullah, Van Kalesi'ne hapsedilmişti. Yine Aralık 1577'de Şahkulu Alâeddin, suçundan dolayı Kaleye hapsedilmişti. Van Kalesi'nde kale görevlileri iç hisarda oturmakta olup sayılan şartlara göre değişmekteydi. Nitekim 1577'de Van'dan Erciş Kalesi'ne kale muhafızı gönderilirken, 1635'de Safevilerin Van’ı muhasarası, IV. Sultan Murat’ın Şark seferi sebepleriyle Van Kalesi'ne 100 nefer cebeci tayin edilmiştir. Kaledeki topçular, topcubaşları tarafından talim ve terbiye görmekteydi. Evliya Çelebi'ye göre yaz-kıs tüm hisarlarla beraber Van Kalesi'nde 500 kişi nöbet beklemekte, kolluk tutan ağa ve çavuşların sayıları 24'ü bulmaktaydı. Bir saldırı olduğunda saldırıyı meşale yakmak, mehter çalmak gibi usullerle haber verirlerdi. Kale burcuna yağan karların süpürülmesi Kalede oturan Hıristiyanların göreviydi. Kaleden Van Gölü'ne yol olup, buradaki iskeleden Erciş, Ahlat ve Adilcevaz'a gemiler islemekteydi. Kanuni Sultan Süleyman’ın İkinci Iran Seferinde, Lütfi Paşa’nın delaletiyle Van Gölü'nde yapılacak gemilerin inşası Mimar Sinan'a havale olunarak üç kadırga yapılmıştır. Yine bu asırda Urmi Gölü'nde bazı gemilerin yayılması Brodos beyine emrolunmakla Van'dan mimar ve reisler gönderilmesi istenmiştir. Van Gölü'nde yapılacak gemilerin masrafı ve bu gemilerde çalışacak tayfanın ücretleri bazen Diyarbakır hazinesinden karşılanmaktaydı. Devlete ait bu gemilerin çoğunluğu odun naklinde kullanılmakta olup 1582'de gemi sayısının 7'ye çıkarılmasına çalışılmıştır. Hatta odun naklinde devlete ait gemiler kifayet etmediğinden halkın bu maksat için gemi yapmasına müsaade edilmiştir. Bir arşiv kaydından Van Gölü'nde Hakkâri Beyi Zeynel Bey'in de kendi ihtiyacını karşılamak için gemi inşa ettiği anlaşılmaktadır.




KocaVAN
Van'ın En Büyük Tanıtım Sitesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Van'da Bulunan Dağlar

65 - Van'ın İngilizce tanıtımı

Van'da Bulunan Ova ve Vadiler